19 Ocak’ta Libya sorununu görüşmek üzere Berlin’de yapılan konferans, yedi başlıkta 55 maddelik bir sonuç bildirisinin açıklanmasıyla sona erdi. Konferansa Libya’ya komşu, sorunun gelişiminde etkili olan veya sona ermesinde etkili olacak 12 devlet ile Birleşmiş Milletler (BM), Afrika Birliği, Arap Birliği ve Avrupa Birliği temsilcileri katıldı. Ön müzakerelerinin önceden yapıldığı belli olan ve bu nedenle kısa sürede sona eren Berlin Konferansı sonucunda yayınlanan bildiri, sorunun gelecekteki seyrine ilişkin ipuçları veriyor.
Son sözü baştan söylemek gerekirse, Berlin Konferansı sonuç bildirisi, katılımcı bütün tarafları tatmin etmeye yönelik bir içeriğe sahip. Bu nedenle Libya’daki mevcut krizin sona erdirilebilmesi için güçlü bir çözüm önerisi getirmemiş bulunuyor. Libya krizine angaje olan aktörlerin sayısı ve sürece etki etme kapasiteleri dikkate alındığında, aslında bu durum sürpriz olmadı. Buradan hareketle, içerdiği maddelerin etkili bir şekilde uygulanması halinde, Berlin Konferansını Libya sorununun siyasal çözümünde bir başlangıç noktası olarak ele almak mümkündür.
Mehr Haber Ajansı'na konuşan Eski Genelkurmay İstihbarat Dairesi Başkanı Emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin, Türkiye'nin Libya politikası, Somali'den gelen petrol arama daveti ve Türkiye ile Suudi Arabistan ve BAE'nin bölgedeki rekabetinin Libya'daki etkisini değerlendirdi.
İşte Pekin'in Mehrnews mubabirinin sorularına verdiği yanıtlar:
1- Berlin konferansından sonra Türkiye’nin Libya politikasında nasıl bir seyir izlenecek?
Berlin konferansı ateşkes ve siyasi çözüm için bir başlangıçtı ve bir yol haritası çiziyordu. Türkiye ateşkesin uygulanması konusunda ısrarlı . Bunun için Hafter’in dengelenmesi gerekiyor. Bu maksatla ulusal Mutabakat Hükümetine gereken siyasi ve askeri desteği sağlayacaktır. Ateşkes uygulaması ancak sahada yeterli gücünüz varsa geçerli olacaktır. Bu da Ulusal Mutabakat Hükümetinin sahada güçlü olmasıyla mümkün olabilir. Türkiye bir taraftan da sorunun tarafları ile diplomatik faaliyetlere devam etmelidir.
2- Libya'da General Halife Hafter'e bağlı güçler Trublus’a girmeyi başarması takdirde Türkiye ve Libya’yı nasıl bir süreç bekleyecek?
Öncelikle Türkiye’nin aldığı askeri ve diğer tedbirlerle böyle bir durumun ortaya çıkmayacağını değerlendiriyorum. Hafter güçlerinin bunu yapabilme imkan ve kabiliyeti önlenecektir. Böyle bir durum ortaya çıksa bile Türkiye Libya’da uygun bir hükümet kurulana kadar mücadeleye devam edecek ve meşru hükümeti Türkiye veya Libya yakınlarında bir yerde meşru hükümet olarak desteklemeye devam edecektir. Türkiye’nin Hafter veya onlara yakın bir grup tarafından kurulacak hükümeti tanıyıp tanımyacağı oluşacak şartlara bağlı olmakla birlikte, Türkiye için önemli olan halkın seçtiği meşru hükümetin varlığıdır.
3- Türkiye'nin Libya'ya müdahele etmesine neden olan (bölge ötesi) çıkarları nelerdir?
Libya Ulusal Hükümeti ile Türkiye arasında imzalanan ve müteakiben BM gönderilen deniz yetki alanlarının sınırlandırılması mutabakatı Türiye için yaşamsal öneme haizdir. Bu anlaşmayla Türkiye’nin kara sularına ve Antalya körfezine sıkıştırmaya çalışan ve aralarında anlaşan Yunanistan, GKRY, Israil, Mısır ve Lübnan’ın bu hamlesi boşa gitmiştir. Tabii Türkiye- Libya anlaşmasının kalıcı olması için Ulusal Mutabakat Hükümeti ayakta kalmalıdır. Bu mutabakat muhtırası ile Türkiye Münhasır Ekonomik Bölgesini büyütmüş ve yukarıda belirttiğim beş ülkenin Türkiye’nin sahasına el koyması önlenmiştir. Dolayısıyla söz konusu ülkelerin Türkiye'nin izni olmadan bizim bölgemizde arama, sondaj yapmaları ve bizim bölgemizden geçecek boru hattı döşemeleri önlenecektir. Ayrıca Doğu akdenizdeki su yollarının ve Kıbrısın güvenliği sağlanacaktır.
4- Türkiye’nin Suudi Arabistan ve BAE ile bölgedeki rekabetinin Libya’da rol almasında etkisi var mı?
Türkiye’nin Suudi Arabistan ve BAE ile bölgedeki rakabetin Türkiye'nin Libya'daki faaliyetleri ile ilgisi vardır ancak bu söz konusu iki ülke için geçerlidir. Türkiye’nin amacı Doğu Akdenizdeki hak ve menfaatlerinin korunması için Ulusal Mutabakat Hükümeti ile yapılan anlaşmanın korunmasıdır. Söz konusu iki ülkenin arkasında ABD vardır ve Türkiye'nin Kuzey Afrika'da etkili olmasını istememektedir. Bu iki devlet aynı zamanda Libya'da etkili olan Türkiye'nin Ortadoğu bölgesinde de etkili olacağını ve bu ülkelerin ABD politikasının taşeronluğunu yapmasını engelleyeceğini değerlendirmektedir.
5- Türkiye’ye Libya’nın ardından Somali’den petrol arama daveti geldi. Bazı uzmanlara göre Türkiye’nin Somali’de Suudi Arabistan’la karşı karşıya gelme ihtimali var. Peki buna rağmen Türkiye’nin Somali’nin davetine vereceği yanıt ne olacak?
Türkiye’nin Somali ile hem ticari hem de siyasal ilişkileri çok iyi. Aynı zamanda Somali ordusunu eğiten askeri eğitmenlerimiz ve danışmanlarımız var. Ayrıca Türkiye bölgede önemli mütahitlik hizmetleri yapıyor. Somali Türkiyenin Afrika politikası için çok önemli bir ülkedir. Muhtemelen Somalinin petrol arama davetine olumlu yanıt verecektir. Türkiye'nin Somali'de bulunması ABD’nin bölgede taşeronluğunu yapan ve terör örgütü Es Şebap’ı destekleyen Suudi Arabistan'a karşı bir denge sağlamaktadır.
yorumunuz